Cuma, Haziran 12, 2009

Lagerfeld Library







Karl Lagerfeld sen ne yaptın lan!
Bu arada bu kütüphane adamın evinde bulunan kişisel kütüphanesidir 230 000 kitabı olduğu söylenir.

Pazartesi, Mayıs 11, 2009

Türk Sanat Musikisinde Makamlar


Herkesin severim dinlerim deyip pek bir şey bilmediği bir müzik türüdür Türk sanat musikisi, aslında çok şey bilmek zorunda da değildir insanlar, fakat bazıları bu müziği yalnızca rakı mezesi olarak değerlendirmektedir ki yüce devlet Osmanlı Türk sanat musikisini hastaları tedavi etmede kullanmıştır, buna göre her makamın dinleyiciyi etkileyen bir yönü vardır, işte makamlar ve psikolojik etkileri;

rast makamı huzur ve neşe,
kuçek makamı duyarlılık,
zirgule makamı uyku,
ruhavi makamı sonsuzluk hissi
hicaz makamı alçakgönüllülük

özellikle hicaz makamı eserler dinleyenlerde bu etki kolayca gözlenebilir.

Pazartesi, Mayıs 04, 2009

Hans Zimmer


Film müziklerinin oldum olası hayranıyımdır, dahi insanlara da ayrı bir saygı duyarım, John Williams'tan bahsettim mi hatırlamıyorum daha önce ama şimdi Hans Zimmer'dan bahsediyorum,
Büyük bir müzisyen, ve bir deha, günümüzde, 1600'lü ve 1700'lü yıllardaki gibi bestekarlar çıkmıyordur belki ama Beethoven veya Mozart günümüzde olsa onlar da Zimmer gibi film müzikleriyle uğraşıyor olurlardı, bugünkü şartlar bunu gerektiriyor, ve bir '13. senfoninin' verdiği duyguyu, bir 'Fur Elise'nin verdiği tadı eserleri içinde buluyoruz Zimmer'ın,
Bir kaç örnek verelim
Öncelikle tabi ki unutulmayan Gladiator'un müziği Now We Are Free, The Last Samurai'dan Idyll's End, Batman Begins'den Eptesicus ki 4 dakikaya bu kadar duyguyu sığdırmak deha işidir,
bu liste uzar gider yukarıda saydıklarımın haricinde müzik yaptığı başlıca filmler arasında Silence of the Lambs, The Da Vinci Code, haber bültenlerinin vazgeçilmezi The Pirates of The Carribbean, Rainman, The Rock (ki ilk farkettiklerimdendir), Pearl Harbor da bulunmaktadır.

Cuma, Mart 06, 2009

Lady Gaga


Evet ilk keşfeden olmadım belki ama kimseden duymadan, övgüsünü yergisini okumadan bulduğum pop müziğin kralını yapan biraz tipsiz ama olsun bir popstar, bu arada hande yener'in kime özendiğini de bulmuş oldum lady gaga sayesinde. poker face ve just dance favori.

Pazartesi, Mart 02, 2009

i simply am not there

“…there is an idea of a Patrick Bateman Some kind of abstraction, but there is no real me, only an entity, Something illusory, and though I can hide my cold gaze and you can shake my hand and feel flesh gripping yours and maybe you can even sense our lifestyles are probably comparable: I simply am not there. It is hard for me to make sense on any given level. Myself is fabricated, an aberration. I am a noncontingent human being. My personality is sketchy and unformed, my heartlessness goes deep and is persistent. My conscience, my pity, my hopes disappeared a long time ago (probably at Harvard) if they ever did exist. There are no more barriers to cross. All I have in common with the uncontrollable and the insane, the vicious and the evil, all the mayhem I have caused and my utter indifference toward it, I have now surpassed. I still, though, hold on to one single bleak truth: no one is safe, nothing is redeemed. Yet I am blameless. Each model of human behavior must be assumed to have some validity. Is evil something you are? Or is it something you do? My pain is constant and sharp and I do not hope for a better world for anyone. In fact I want my pain to be inflicted on others. I want no one to escape. But even after admitting this—and I have, countless times, in just about every act I’ve committed - and coming face-to-face with these truths, there is no catharsis
. I gain no deeper knowledge about myself, no new understanding can he extracted from my telling. There has been no reason for me to tell you any of this. This confession has meant nothing...”

Cuma, Ocak 09, 2009

Yorumsuz

Ayar


Orhan Pamuk'un yerinde olsam ve bu ayarı yesem 10 yıl elime kağıt kalem almam hatta bir hafta odama kapanır ağlarım, ekşisözlükten kopyalayıp yapıştırıyorum efendim, karşınızda İlber Ortaylı hoca;

nodel ödüllü yazarımız orhan pamuk'un bir kitabında kullandığı şu cümleyi:

"imam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu."

şöyle yorumlamıştır:

"bir kere namazın saati olmaz, vakti olur. saat ayrı, vakit ayrı bir kavramdır. camilerde balkon yoktur, minarenin şerefesi vardır. ezanı da imam okumaz, müezzin okur, o da şerefeye çıkmaz, içeriden okur. bu örnekle de sabittir ki kişiler kendi içinden çıktıkları toplumu bilmeden bir şeyler yapmaya çalıştıklarında doğru şeyler yapmazlar, yapamazlar."

Pazartesi, Ocak 05, 2009

Entel Sarkozy Mi, Kabadayı Erdoğan Mı?



Rusya Gürcistan'a girdiğinde uçağına atlayıp Moskovaya uçtu, Putin'le özel olarak görüştü, görüşmeden çıktığında konuşulanları bütün çarpıcı noktalarıyla basına açıkladı, Rusya'yı bir şekilde harekatı durdurmaya ikna etti, Avrupa Birliği'ni imparatorluğa çevirmek ve başına geçmek için uğraşıyor, eşiyle el ele poz verebiliyor geziyor, yarı çıplak resimleri piyasayada dolaşabiliyor ve üzerine yapılan yorumları görmemezlikten gelebiliyor, gerektiğinde istediği kişiye sus payı verebiliyor ve verdiği kişi cevap veremiyor, egosu çok yüksek ülkesinde kendisine benzeyen voodoo bebeklerini toplatmak üzere harekete geçmiş durumda, ama bunu yaptığı anda ikinci bir bebek furyası olma olasılığı çok düşük, milliyetçi söylemleri kullanarak işbaşına geldi ama iktidara geldikten sonra bu söylemleri çarşafa sarıp kullanmayı çok iyi beceriyor, ön plana milliyetçiliğiyle gelmiyor, söylemleri bütün avrupayı etkiliyor. Ve bugün Sarkozy salırıyla ilgili görüşmek üzere İsraile gidiyor.






avrupadan destur alarak başbakan oldu, seçimden önce seçimden sonra aylarca yurtdışında turladı, Rusya Gürcistan'ı işgal ettiğinde Türk Basınından Rusya'ya çekil çağrısında bulundu (!), acilen Putin'i aradı (!), sonucu bilmiyoruz, zaten Başbakanımızın uğraşacak daha büyük sorunları vardı, Amerika'ya boğazdan geçiş hakkı vermek gibi, basınla sürekli kavgalı, aydın doğan'la ağız dalaşına girdi iki ay sonr ikisi de sus pus oldu, elin sidikli karikatürcüleriyle sürekli kavga halinde, başbakan olmasına rağmen bu soruna bir çözüm bulamıyor, oturup yaptığı konuşmalar bir kenara yazılsa o yazının ana düşüncesini kimse bulamaz, söyledikleri basın açıklamaları Türkiye sınırları içinde yankılanıyor. Halkı onu kabadayı yürüyüşü olduğu için çoook seviyor, hitabeti güçlü diye bayılıyor, ve bugün İsrail Gazze'yi yakıp yıkarken Türkiye başbakanından tepki bekliyor, televizyona çıkıp ulusuna seslenirken değil, uçağına atlayıp Tel Aviv'de bir tepki bekliyor, mahallenin kabadayısı değil, bırak dünyayı kendi bölgesinin kabadayısı olmasını bekliyor.